Kasım 25, 2013

Filmler ve Diziler Üzerine Zırvalar

Love this guys.

  • Bazı filmler var ki embesil misali bin kere falan izliyorum. -Aramızda kalsın, abartmayı da hiç sevmem.- Bu filmlerin çoğunun animasyon oluşu neyi kanıtlar bilemem. Belki de eğlenmeyi çok iyi bildiğime delalet. Uzatmadan listeyi sunuyorum, izleyin, izletin. 

Ekim 27, 2013

Lisede Son Sene...

-That's the way aha aha I like it aha aha.-

Lise, genel olarak insanların karakterlerinde belirli noktaların sağlamlaştığı yer olmanın yanı sıra; nispeten sorumsuz ve şımarık olabileceğimiz son nokta kanımca. Eminim bunu okuyanların -varsa- birçoğu lise hakkında aynı şeyi düşünecektir. Kimi için inekliği çerçevesinde alay edildiği, kimi için "Abi bizim okul bir harikaydı ya çok eğlendik, sokakta kaldık, içtik, gezdik..." tadında havalı havalı şeylerle dolu normal insanlar için dört, bizim gibi farklı okullarda okuyanlar için ise beş sene... Dile kolay...
Lise son sınıf öğrencisi olarak kafamda gerekli gereksiz birçok tilki, bunların yanında birkaç samur, oradan oraya koşuşturup canımı sıkan bir iki tavşan, bilimum sebze, meyve, protein, vitamin, mineral vesaire var. Panayır yeri gibi anlayacağınız. Birkaç gündür canım burnumda gezdiğimden, yanımdakileri aynı dertlerle bunaltıp kendime gönüllü seri katiller yarattığıma ve sonuç olarak sıkıntım geçmediğine göre son çarem yine ve yeniden burası, bu platform. 

Eylül 02, 2013

Dünya Evi Satış Bedelleri


Yaz ayları, malum, gelinlik yaşa gelmiş ablalarımızın, gönlünce gezip tozduktan sonra biraz aile baskısı, biraz da ömrünü yalnız geçirme korkusuyla "Eh, artık evleneyim." düşüncesinde karar kılmış damatlık yaştaki abilerimizin hali hazırda kurulmuş düğün timlerini ve bilimum aile üyelerini eğlendirme mevsimi olduğundan, bu yaz da düğünden kafamızı kaldıramadık. 
Agresif bir giriş olduğunun farkındayım fakat eğer rol yapmak, insanları kırmadan üzmeden bir şeyleri açıklamaya çalışmak amacıyla yazsam benim için bu blogun anlamı ekstra stres olurdu. Şöyle biraz üstünkörü geçeyim, ben 18 yaşında bir genç kızım ve iddia ediyorum, artık genç kızların rüyalarını süsleyen şeyi düğünden ziyade iyi bir iş ve eş, dolayısıyla huzurlu bir hayattır. Hala "Gelinliğimin etekleri şöyle tüllü olsun, kolları böyle insin, duvağım bir kilometre olsun." diyen abla, kardeş ve arkadaşlarım varsa saygı duyarım, sizin hayalinizdir, asla dokunamam bile. Ama burası en nihayetinde benim baskın olduğum bir platformsa benim düşüncelerim biraz daha ön plandadır. (İtiraz etmek isteyen bana e mailden veya yorum yoluyla ulaşabilirler, başımın üstünde yerleri vardır o insanların.)

Ağustos 19, 2013

Her Yer Durak, Her Yer Direnis!

Bugün yaşadığım bir olay, aslında toplumumuzun hakkını arama olgusuna bakış açısını anlamak ve Gezi Direnişi'ni anmak adına çok elverişli, alabildiğine ilginç bir olaydı kanımca. 
Kasım ayında halalarımdan biri dünya evine gireceğinden bize -anneme ve bana- düğün için kılık kıyafet arayışına girmek farz olmuştu. Sabah özel bir insana şehrimi gezdirme, akşamsa alışveriş telaşı sonrasında benim ayak bileklerimden aşağısı bar bar bağırmaya başlamıştı akşam üstü. Annemle sürüne sürüne dolmuş durağına vardığımızda simsarın diğer duraktaki görevlilerle tartıştığını gördük telsizler aracılığıyla. Olay şuydu; Meydan durağındaki simsarlara yaklaşık yirmi otuz kez gönderilen arabalarda dört koltuk boş bırakmalarını söyleyen adamcağız sürekli yok sayılıyordu. Gelen arabalar hep tıka basa doluydu. Yarım saat bekledik abartısız, bir yarım saat daha bekleyen insanlar vardı. Aramızda bu işin planlamasının doğru yapılmadığını, ilgili mercilere şikayet edilmesi gerektiğini tartışıyorduk. Tam o sırada simsarımız resti çekti: "Buraya tamamen boş bir araba gönderilmezse hiçbir arabaya yolcu vermiyorum." Şok olduk elbette. Biz, birkaç kadın bu karara saygı duyduk ve uyduk fakat erkek yolcular elbette umursamadılar. Hatta annem "Neden biniyorsunuz arkadaşlar?!" dediyse de ağız burun büktüler.

Ağustos 06, 2013

Sarıl Ona.


On sekiz yıllık hayatım boyunca birçok ilişkim oldu. Bu cümleden anlayacağınız üzere bu postu bunalım halindeyken yazıyorum. Evet birçok ilişkim oldu. İki seneyi geçkin süredir süren, müthiş sorunlara göğüs germeye çalışmış ve çalışan bir ilişkim var şu an çok şükür. Ama aramızda 800 km. uzaklık var sayın okurlar. Bu ne demek? Bu, ben kendimi yalnız hissettiğimde onu arayıp şurada buluşalım diyemeyeceğim demek. Bu, kendimi berbat hissettiğimde kendini yetersiz görüp tasalanmasın diye ya telefonlarına çıkmayacak ya da rol yapmak zorunda kalacağım demek. Bu senede iki, en fazla üç kez görüşebilmek demek. Bu, herkesin kötü veya iyi niyetli esprilerine maruz kalmak demek. Bu, o iki günlük görüşmenin de bir şekilde sabote olacağından korkup geceleri uyuyamamak demek. Bu, neden böyle, bizim ne günahımız var diye yastıklara kapanıp ağlamak demek. Bu, onun hastalığında, yalnızlığında, mezuniyetinde, gösterisinde onu alkışlayamamak, iyileştirememek demek. Bu onunla gurur duyamamak demek. 
O yüzden, klişe olacak ama, eğer sevdiğiniz insan yanınızdaysa, veya ona gidebilecek mesafede, özgürlükte iseniz, eşeklik etmeyin de gidin sarılın. Çünkü bir tek sarılış, kelimelerin anlatmakta yetersiz kaldığı onca duygunun tenden tene aktarımı demek. Eğer mutlulukla akıttığınız tek bir göz yaşı, onun omzuna düşüyorsa, doğuştan şanslısınız demektir. 


Say 'Hi!' to My Little Bastards






Ağustos 05, 2013

Modifiye

Yeni tema hakkındaki düşüncelerinizi yorum yoluyla isteyerek hem yeni temayı değerlendirmeyi hem de duvara karşı yazıp yazmadığımı anlamayı amaçladım.Evet pamuk eller klavyeye ...

Tarsus ve Efsaneler

Geç olsun güç olmasın derler. 
Kaç zamandır bloga yüz vermediğimi fark ettiğimde üşengeçliğimin en doruk noktasında olmama rağmen yine ve yeniden karşınızdayım sayın saydam okurlarım. Artık şu çok sevdiğim, aşık olup dönmek istemediğim ama gönlümce gezmeye vakit dahi bulamadığım şehri anlatayım, onu yad edeyim, özlemimden yataklara düşeyim dedim. 
Öncelikle kronoloji sırasına göre gidersek Tarsus'u anlatmalı. Tarsus, beklediğim gibi kırsal, yeşillikli bir yer değildi, tam tersi baya bayındır bir yer olduğundan cehennem gibi sıcaktı. Tarsus'ta önce Antik Yol'u gördük, gördük dediysem demir kafeslerin ardından şöyle bir bakabildik. Pazar yeri gibi bir yerin ortasından geçiyor resmen. Yani belirli bir sit alanından bahsetmiyoruz. Eğer evler ve yollar izin verseydi eminim o yolun sonuna kadar kazılırdı. 

Temmuz 19, 2013

XOXO BunalımGörl

Before...

After...

And After.

Önceki hallerimi gördükçe ağlayasım geliyor. Neymişim, ne olmuşum, vahim kaza ne zaman gerçekleşmiş... Gidip depresyona gireceğim, çıkınca size Mersin- Tarsus gezimi anlatacağım. Liberte de benimle beraber ağlıyor, hoşçakalın. 



Temmuz 15, 2013

Nam-ı Diğer: Cien Años de Soledad

Uyumaya çalışıyoruz şurada.

Dün itibariyle birkaç haftadır okuma savaşı verdiğim kitabı bitirdim ve kendimi yorgun, bir o kadar da mutlu ve aşırı heyecanlı hissettim. İyi bir kitabı bitirip kitabın arka kapağına birkaç saniye boş boş baktığınızda damakta hissedilen tat hayat boyu unutulmayacak bir haz verir insana, bilirim. Ya da bildiğimi sanıyordum, bu kitapla edebiyata dair bildiğim, yaşadığım bütün hazları sıfırladım, yeni baştan tecrübe etmeye karar verdim.

Temmuz 12, 2013

Seyahat Güncesi

Hayır o ben değilim.

Küçük çaplı tatil maceramın sonuna gelmiş bulunmaktayım. Emeği geçen hiç kimsenin elleri dert görmesin. Kalemim döndüğünce bu platformda gezdiğim ve gördüğüm yerleri, deneyimlerimi anlatarak siz hayalet izleyicilerime gelecekteki seyahatlerinde bir nebze ışık olmayı umuyorum.

Öncelikle size seyahat boyunca dinlediğim ve yola çok yakıştırdığım şarkılardan derlediğim bir liste hazırladım.

Haziran 30, 2013

Adana'dan Naklen Yayın

We'd just hit the road again
Samsun'dan Adana'ya, daha doğrusu artık Osmaniye ili sınırları içerisinde bulunan Kadirli'ye yolculuğumuz 12 saatlik normal seyrinden sonra babamın bir tabelayı es geçmesi sonucu 1 saatlik uzatmayla son bulmuştur, co-pilotunuz konuştu. 
Sabah annemin yarattığı türlü buhranlara ve babamın tatili fes etmek, zaten istemediği bir yolculuğa çıkmaktan vazgeçmek gibi bir tehdit savurmasına rağmen saat 9 civarında Samsun il sınırları içerisinden hareket ettik. Saat 22.01, yaklaşık yarım saattir buradayız.
En son Yozgat'ta kendime geldiğimi hatırlıyorum. Babam sürekli uyuduğumuz için tatilin en önemli faktörünü, gezerken öğrenmeyi es geçtiğimiz gerekçesiyle bizi paylarken biz domatesli, peynirli sandviçlerimizi yiyorduk elbette. Hani şu çeyrek ekmeğe yapılanlardan. 

Haziran 28, 2013

I see noob people


That's me, kitty. 

Bilgisayar oyunlarında tam bir ezik olduğum bugün tescillendi, ben de mührümü bastım. Üstüne üstelik bilgisayar da kasıyordu. Dolayısıyla annemin kulağı baya bir çınlatılmış oldu. 
Pazar sabahı bu yaz bir süre mesken tutacağımız Adana'ya yolculuğumuz başlayacak. Bu yolculuk sebebiyle bavul hazırlama işi her zamanki gibi bir işkenceye dönüştü, çünkü benim isteklerim ve anneminkiler muhtemelen hiçbir zaman uyuşmayacak. Bkz: 'O kadar tişörtün arasında bunu mu buldun giyecek.'
Yanıma kıyafetlerim dışında birkaç takı, parfüm, kullandığım ilaçtan bir kutu, ağrı kesici, Yüzyıllık Yalnızlık,  Montaigne Denemeler ve belki üşenmem de izlenimlerimi yazarım diye günlüğümü aldım. Hiç yoktan eğer resim çizmem gerekirse ona çizerim diye düşündüm.

Haziran 27, 2013

Binlerce kez, iyi geceler...

Libertedir senin adın.

Sabahın köründe balkonumda oturmuş komşuda pişen internetin mis gibi kokusundan faydalanırken kendi kendime bir milyonuncu kez aynı şeyi söyledim: 'Kızım, senin bir bloga ihtiyacın var.'
Aksi takdirde kafayı yiyeceğim şu karşımda tomurcuklanan gün gibi ortadaydı. 
Bir yandan sabah ayazını ayağıma ayağıma yerken, diğer yandan içeriden kokuşmuş çoraplarımı almaya neden üşendiğimi düşünüyor, üstelik aynı anda beynimde  sabah güneşinin bu kadar ısıtabilmesine şaşacak kadar boş hücrenin olması beni büsbütün hayretlere gark ediyordu, sizi de buhranlara elbet, bu uzun cümle sonunda.