Haziran 27, 2013

Binlerce kez, iyi geceler...

Libertedir senin adın.

Sabahın köründe balkonumda oturmuş komşuda pişen internetin mis gibi kokusundan faydalanırken kendi kendime bir milyonuncu kez aynı şeyi söyledim: 'Kızım, senin bir bloga ihtiyacın var.'
Aksi takdirde kafayı yiyeceğim şu karşımda tomurcuklanan gün gibi ortadaydı. 
Bir yandan sabah ayazını ayağıma ayağıma yerken, diğer yandan içeriden kokuşmuş çoraplarımı almaya neden üşendiğimi düşünüyor, üstelik aynı anda beynimde  sabah güneşinin bu kadar ısıtabilmesine şaşacak kadar boş hücrenin olması beni büsbütün hayretlere gark ediyordu, sizi de buhranlara elbet, bu uzun cümle sonunda.

Annem her zamanki gibi sabah içtiması amacıyla odama uğrayıp bilumum azarını yüzüme doğru tükürdükten sonra emin oldum, bir bloga ihtiyacım vardı. 
Öncelikle yapılacakların bir listesini çıkardım, işte burada. 
  • Bilgisayarına bu kadar sert davranmaya devam edersen geriye kalan birkaç avuntundan biri daha elinden kayıp gidecek, o yüzden kibar ol.
  • Bir blog aç.
  • Sabah sabah yoğurtlu makarna yapmak üzere bakkaldan yoğurt al, annenin hesabına yazdır.
  • Kardeşine söz verdiğin tuzlu kurabiyelerin tarifini bul,buluştur.
  • O blogu aç.
  • Ağda yap.
  • O blogu DERHAL AÇ.
  • İnsanları filtrelemekten vazgeç, onlar kahve değiller.
  • İğrenç esprileri bir kenara bırak.
  • Liste çok uzadı, kısa kes.
  • O LANET OLASI BLOGU AÇ.
İşte burada, rüzgardan balkon kapılarının hafif gıcırtılar çıkarması sonucu annem yine beni bastı sanıp internet sekmesini kapattıktan sonra ekranı solitaire'e bırakan ben, burdayım. Özgürlük, sen neredesin?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder